2 Mart 2008 Pazar

INFINITIVES

INFINITIVES
Daha önce de söylendiği gibi çekimsiz fiilin kullanıldığı üç yapıdan biri de Infinitives’lerdir. Mastar hareketlerinde Infinitives’lerden faydalanılır. Infinitives’leri kullanım yerlerine göre maddeler halinde göreceğiz.
I want to learn English. (Ben öğrenmek istiyorum.) Burada yüklemin ve mastarın öznesi aynıdır.
I want you to learn English. (Ben sizin Inglizce öğrenmenizi istiyorum.) Bu cümlede ise yüklemin öznesi I, mastarın öznesi You’dur.
Madde ayırımı bu şekilde fiillerin nesne alma veya özne durumuna göre yapılacaktır. “Bu fiillerden sonra mastar gelir” diye ezberlemektense yapı olarak bunları öğrenmek daha iyi olacaktır. Ayrıca çeviri biçimini de kavramak önemlidir.
Şimdi maddeler halinde Infinitives’lerin kullanıldığı yapıları öğrenelim.
1.) Verb + Infinitive
Yani hemen sonrasında Infinitive alan fiiller demektir. Bunların sayıları10–15 tanedir. Burada en önemlilerinden birkaç örnek verilecektir. Bu gruba giren fiiller liste halinde aşğıda sunulmuştur. Bu yapıda, yüklemden hemen sonra Infinitive geldiği için hem yüklemin hem de Infinitive'in öznesi aynıdır.
Appear- Seem- Look: Görünmek
Can afford: Gücü yetmek
Claim: İdda etmek
Consent: ...e razı olmak
Decide: karar vermek
Demand: İstemek, talep etmek
Deserve: Hak etmek, layık olmak
Happen: Tesadüfen ...mek
Hasitate: Tereddüt etmek
Hope: Ummak, ümit etmek
Learn (How): Öğrenmek
Know (how): Bilmek, tanımak
Offer: Teklif etmek
Plan: Planlamak
Prepare: Hazırlamak
Promise: Vaat etmek
Pretend: Gibi davranmak
Refuse: Red etmek
Resolve: Karar vermek
Seek- Try- Strive: ...meye çalışmak
Tend: Eğiliminde olmak
Threaten: Tehdit etmek
Undertake: Üstlenmek
Would love: Seve seve...mek
Condescend: Tenezzül etmek

I can’t afford to buy such a car in these economic condition. (Ben bu ekonomik şartlarda böyle bir araba alacak güçte değilim.)

We decided to give up the project. (Biz projeden vaz geçmeye karar verdik.)
They had to promise to fulfil their commitment. (Onlar vaatlerini yerine gitirmeye söz vermek zorunda kaldılar.)
Commitment: söz, vaat, taahhüt.
To promise: söz vermek
Compromise: (komprumayz) uzlaşmak, ödün. KPDS’de en kritik yerlerde 4-5 defa geçer. İyi bilinmeli.

Fulfil: yerine getirmek,yapmak
İmplement:
Achive(eyçhiv)
Accomplish:
Execute: (eksikut) icra etmek
Carry out:
Built:
Construct:
Manifacture:
Produce:
Perform:
Conduct:
Fulfil’den sonra yazılan fiillerin hepsi onun eşanlamlısıdırlar. KPDS için çok önemli kelimelerdir. Iyi bilinmeli.
He should have tried to resolve the dispute. (Onun tartışmayı çözmeye çalışması gerekirdi.)
Try: ...meye çalışmak, denemek
Dispute: tartışma, anlaşmazlık
Conflient:
Deliberate:
Discuss:
Debate:
Argue:
The two goverments refused to resume the talks. (Her iki hükümet görüşmelereyeniden başlamayı red etti)
Refuse: red etmek
Reject:
Turn down:
Talks: görüşme
Resume: ...e yeniden başlamak, sürdürmek
He must have threatened to kill us. (Bizi öldürmek için tehdit etmiş olmalı.)
Threaten: tehdit etmek
Not: Bu yapıları Türkçe’ye çevirmek önemli bir husustur. Moda mod bildikten sonra Türkçe’ye uygun bir şekilde çevirmek gerekir.
I happened to see him. (Onu tesadüfen gördüm.)
Happen: olmak
Happen + ful Infinitive: tesadüfen ....mek.
He always tends to hurt people. (O genellikle insanları incitmeye eğilimlidir.)
Tend: eğiliminde olmak. (Türkçe’ye meyil, eğilim anlamında “tandans” olarak isim hali geçmiştir.)
She consented to step down. (O çekilmeye razı oldu.)
Consent: ...e razı olmak
Step down: geri adım aymak, çekilmek
I would love to come along with you. (Sizinle seve seve gelirim.)
Would love: seve seve ...mek
Along with: ...ile
She should not have condescent to take his book. (Onun kitabını almaya tenezzül etmemeliydi.)
Condescend: tenezzül etmek
You could have come to see me. (Beni görmeye gelebilirdin)
2.) Verb + Object + Infinitive
Bu kullanımda, yüklemden sonra bir nesne gelir ve ardından mastar kullanılır. Burada yüklem olarak kullanılan fiiller bir nesneden sonra mastar gerektirirler. Bu gruba giren fiiller aşağıda sunulmuştur.

Allow- Permit: İzin vermek
Ask: İstemek, Rica etmek
Recommend- Advise: Önermek, Tavsiye etmek
Cause: Sebep olmak
Challenge: Meydan okumak, Düelloya davet etmek
Command: Emretmek
Compel- Force- Ceorce: Zorlamak, Zorunda bırakmak
Encourage: Cesaretlendirmek, Teşvik etmek
Enable: Muktedir olmak, Mümkün kılmak
Find: Bulmak
Forbid: yasaklamak
İnvite: Davet etmek
Notify: Haber vermek, Bilgilendirmek
Oblige: Mecbur etmek, zorunda bırakmak
Order: Emretmek, Siperiş vermek
Remind: Hatırlatmak
Require: Gerktirmek
Teach: Öğretmek
Tell: Söylemek
Tempt: Ayartmak
Urge: istemek, ...e sevk etmek
Warn: İkaz etmek, uyarmak
Want: İstemek

The U.N has urged the Iraqi Goverment to comply with the resulotions of the security council. (B. M..................)

To Comply:
Resulotion:
Security:
Council:
The teacher could have allowed us to play.(Hoca oynamamıza izin verebilirdi.)
No one can force me to give up smoking. (Hiç kimse beni sigara içmeyi bırakmaya zorlayamaz.)
Forse: zorlamak
The doctor encouraged the patient to go home. (Doctor hastayı eve gitmeye cesaretlendirdi.)
Cour: kalp, yürek
Courage: yürekli
Encourage: yüreklendirmek, cesaretlendirmek, motive etmek
Promote: motive etmek teşvik etmek (promosion)
Not: Bir kalıbın iyice öğrenilebilmesi için sözcüklerin değiştirilerek tekrar tekrar yazılıp, Türkçe’ye çevrilmesi egzersizleri yapılmalıdır.
The U N urged the U S A to lift the embargo. (B M Amerika’nın ambargoyu kaldırmasını istedi.)
Urge: istemek (şiddetle bir şeyi ...)
Not: Çalışırken arada Türkçe cümleler yazıp Inglizce’ye çevirmekverimmliliği arttırır. Inglizce’den Türkçe’ye de çeviri yaparken cesaretli bir şekilde verilmek istenen mesaj Türkçe’ye uygun bir şekilde ifade edilebilmelidir.
You ought to have warned us not to go there. (Bizi oraya gitmemek için uyarmış olmalıydınız.)
Negative Infinitive: Infinitive’in önüne “not” getirilerek oluşturulur. “not to go” gibi.
The inspector obliged the minister to reign. (müfettiş bakanı istifa etmeye mecbur etti.)

Inspector: müfettiş
Spect: bakmak
Inspect: ın:içine, spect: bakmak, Inspect: İçine bakmak = incelemek
Inspectator: içine bakan, inceleyen, = müfettiş
Spectator: seyirci
Expect: ex: dışarı, pect: bakmak, Expect: dışarı bakmak = beklemek, ummak
Respect: tekrar tekrar bakmak, saygı göstermek
Attend: bir yerde hazır bulunmak, devam etmek
Attendance: hazır bulunanlar, izleyiciler
Oblige: mecbur etmek, zorunda bırakmak
He order us to be ready at 11 o’clock. (Saat 11’de hazır olmamızı emrediyor.)
Order: emretmek, sipariş etmek, düzen, sıra
They advised us to learn English. (Inglizce öğrenmemizi tavsiye ettiler.)
You should ask him to help us. (Bize yardım etmesini istemen gerekir.)
The doctor wasn’t able to compel to me to give up smoking. (Doktor beni sigarayı bırakmaya zorlayamadı.)
Compel = Force: zorlamak
Compulsive: zorlayıcı
Compulsory: zorunlu
We had to forbid them to eat pork. (Onlara domuz eti yemelerini yasaklamamız gerekti.)
To forbid: yasaklamak
To bar
To ban
To prohibit
Pork: domuz eti
Kalmamızı rica ediyor. (She ask us to stay.)
Silahları teslim etmelerini istedik. (We wanted them to lay down their arms.)
Lay down: teslim etmek
Gitmesine izin vermemeliydin. (You should not have permitted him to go.)
***Not: Dikkat edilirse bu fiillerde mastar hep başkasına yaptırılıyor.
2.) Hem Nesne ile Nem de Nesnesiz Kullanılabilenler
Bu gruba giren fiiller hem nesnesiz, hem de nesne ile mastara geçiş yapabilirler. Yani bu grup fiilleri birinci ve ikinci madde özelliklerini birlikte taşırlar. Birkaç tanesini örnek verecek olursak;
Ask: İstemek
Beg: Rica etmek, İstemek
Clime: İddia etmek, savında bulunmak
Deserve- Merit: Haketmek, layık olmak
Desire: Arzu etmek
Expect: Beklemek, Ümit etmek
Help: Yardım etmek
İntend: Niyetinde olmak
İnvite: Davet etmek
Request: İstemek
Want: İstemek
Wish: Dilemek
He asked to take part in the meeting. (Mitinge katılmayı istedi.)
He asked me to take part in the meeting. (Mitinge katılmamı istedi.)
Görüldüğü gibi birinci cümlede yüklemin ve mastarın öznesi aynıdır. İkinci cümlede ise yüklemin öznesi “He”, mastarın öznesi ise “me” dir.
To take part in: katılmak
Participate: katılmak
He can expect to win the prize. (O ödülü kazanmayı umabilir.)
He can expect his son to win the prize. (Oğlunun ödülü kazanmasını umabilir.)
I wished to be amoung you. (Aranızda olmayı diliyordum.)
I wished you to be amoung us. (Aramızda olmanızı diliyordum.)
Amoung: arasında (ikiden fazla nesne için)
Between: arasında (iki nesne için)
Örnekler
She deserves to be our chairwoman. (O başkanımız olmayı hakeder.)
Deserve: layık olmak, haketmek
Merit: layık olmak haketmek, değer, meziyet
Meritorious: övülmeye değer, değerli
Deservedly: hakkıyle, haklı olarak
Deserving of: müstahak
The man claimed not to see the event. (Adam olayı görmediğini iddia etti.)
Claim: iddia etmek
Event: olay
Eventful: olaylı
Ful: ...lı

Eventless: olaysız
Less: ...sız
You could have invited us to participate in the congress.(Bizi kongreye katılmaya davet edebilirdiniz.)
Gress: ileri gitmek, yürümek
Regress: geri gitmek
Progress: ileriye gitmek

Bu konudaki kelimeler ve yapılar iyice kavranmalıdır. Türkçe’den Inglizce’ye; Inglizce’den Türkçe’ye çeviri egzersizlerinin yapılması konuyu daha iyi kavratır.

Hiç yorum yok: